Ukrayna’da Savaş: Rusya’dan Enternasyonalist Bir Ses

İspanya’da bulunan Grupo Moiras’ın KRAS’ın IWA ile röportajı. Grupo Moiras, İspanya İç Savaşı’ndaki ‘Mujeres Libres’ten (Özgür Kadınlar) esinlenen İspanya’daki anarko-feminist bir gruptur. KRAS, yıllardır proleter enternasyonalist bir pozisyonu savunan Rusya’daki ender anarko-sendikalist gruplardan biridir. Röportaj grupların; Ukrayna’daki mevcut savaşın karakteri ve riskleri, çoğu Ukrayna burjuvazisinin ve Rus askeri işgaline karşı kendi ordusunun yanında yer alan Ukrayna’daki anarşistleri bölen çelişkili pozisyonlar, askeri sansür ve Putin rejiminin acımasız devlet baskısı karşısında Rusya’da savaşı protesto etmeye çalışan herkesin ve özellikle anarşist çevrelerin yaşadıkları zorluklar hakkındaki görüşlerini göz önüne seriyor.

Ukrayna’daki savaşla ilgili gelişmelerin hızı ve farklı medya kanalları aracılığıyla bize ulaşan parçalı, kafa karıştırıcı ve taraflı bilgileri göz önüne alarak, çatışma hakkında kendimizi konumlandırmamıza ve daha geniş bir bilgiye dayalı kararlar almamıza yardımcı olacak özgürlükçü bir bakış açısı kazanabilmek amacıyla Moiras grubu bu hafta IWA’nın Rusya seksiyonuna bazı sorular göndermeye karar verdi. Aşağıdaki metinde bu sorular, KRAS tarafından gönderilen cevaplarla birlikte verilmiştir. Kendilerine hızlı ve açıklayıcı cevapları için teşekkür ederiz.

Grupo Moiras, 13 Mart 2022

___________________________

Moiras: IWA’ya Ukrayna’daki savaşla ilgili tebliğinizde, çatışmanın ana nedeni olarak gaz piyasalarını gösteriyorsunuz. Hem Rusya tarafında hem de NATO yanlısı ülkeler tarafında bu savaşın arkasındaki somut kapitalist çıkarların neler olduğu hakkında daha fazla açıklama yapmanızı, bu pazarlara ve onların Batı ülkelerinin ekonomisi üzerindeki etkilerine bağlı olarak bölgenizdeki siyasetin son zamanlardaki evrimi hakkında bize bilgi vermenizi istiyoruz. Bu bilgi genellikle buradaki medyada geri planda kalıyor ve çok az analize yer verilerek daha çok günlük haberlere odaklanılıyor.

KRAS: Her şeyden önce, bunların çatışmaların farklı seviyeleri ve kapitalistler arası çelişkilerin farklı düzeyleri olduğunu anlamak gerekir.

Bölgesel düzeyde, bugünkü savaş, Sovyet sonrası alanın yeniden bölünmesi için Sovyet sonrası devletlerin egemen kastları arasında verilen mücadelenin yalnızca bir devamıdır. Popüler mitin aksine, Sovyetler Birliği, halk kurtuluş hareketlerinin bir sonucu olarak değil, egemenliklerinin olağan ve yerleşik yöntemleri kriz içindeyken, toprakları ve etki alanlarını kendi aralarında paylaşan, yönetici sınıf olan nomenklatura’nın [Sovyetler Birliği ve diğer Doğu Bloku ülkelerinde çoğunluğu komünist parti üyesi olan ve bürokraside önemli idari görevleri ellerinde tutan sınıfa verilen ad] bir bölümünün eylemlerinin sonucu olarak çöktü. O zamanki güç dengesine dayanan bu ilk bölünmeden bu yana, Sovyet sonrası bölgede sürekli savaşlara yol açan, toprakların ve kaynakların yeniden dağıtımı için bitmeyen bir mücadele ortaya çıktı. Bununla beraber, tüm Sovyet sonrası devletlerin egemen sınıfları (hepsi bir dereceye kadar Sovyet nomenklaturasından veya onun haleflerinden meydana gelirler), ideolojide militan milliyetçiliği, ekonomide neo-liberalizmi ve siyasette otoriter yönetim biçimlerini benimsemiştir.

Çatışmanın ikinci seviyesi, bölgesel bir güç olduğunu iddia eden ve tüm Sovyet sonrası alanı kendi hegemonik çıkar sahası olarak gören, Sovyet sonrası alanda bölgedeki en güçlü devlet olan Rusya ve batı bloğu ülkeleri (öte yandan Amerika Birleşik Devletleri’nin ve NATO’daki tekil Avrupa devletlerinin ve AB’nin çıkarları ve istekleri tam olarak aynı olmayabilir) arasındaki hegemonya mücadelesidir. Her iki taraf da eski Sovyetler Birliği ülkeleri üzerinde ekonomik ve siyasi kontrol kurmaya çalışıyor. Nihayetinde, çatışma NATO’nun doğuya doğru genişlemesi ile Rusya’nın bu ülkelerdeki etkisini güvence altına alma arzusu arasında.

Üçüncü çelişki düzeyi, ekonomik-stratejik niteliktedir. Modern Rusya’ya “gaz ve petrol boru hattının bir uzantısı” denmesi tesadüf değildir. Rusya bugün dünya pazarında, her şeyden önce, enerji kaynakları, gaz ve petrol tedarikçisi rolü oynuyor. Özünde tamamen asalak olan yağmacı ve tamamen yozlaşmış yönetici sınıf, gaz ve petrol kaynaklarından elde edilen süper kârlarla yetinerek ekonomik yapının çeşitlendirilmesine yatırım yapmaya girişmedi. Bu arada, Batılı sermaye ve devletler, gelecekte gaz ve petrol tüketimini azaltmayı amaçlayan “yeşil enerji” olarak adlandırılan yeni bir enerji yapısına geçişe başlıyorlar. Rus sermayesi ve ekonomisi için bu, petrol fiyatlarındaki düşüşün bir zamanlar Sovyet ekonomisi için neden olduğu stratejik çöküşle aynı etkiyi yaratacaktır. Bu nedenle, Kremlin enerjideki bu dönüşümü önlemeye veya yavaşlatmaya ya da en azından enerji piyasasının yeniden dağılımında kendisi için daha uygun koşullar elde etmeye çalışıyor. Örneğin, uzun vadeli tedarik sözleşmelerine ve daha iyi fiyatlara yöneliyor, rakipleri yoldan çıkarıyor vb. Gerekirse bu, çeşitli şekillerde Batı üzerinde doğrudan baskı kurmayı içerebilir.

Son olarak, dördüncü (küresel) düzey, etraflarındaki müttefik bloklar, vassallar ve uydular olan, ana kapitalist süper güçler; küçülmekte olan ABD ile gelişmekte olan Çin arasındaki çelişkilerdir. Her iki ülke de bugün dünya hegemonyası için yarışıyor. “Tek kuşak, tek yol” stratejisi izleyen Çin açısından, Asya, Afrika, Latin Amerika ekonomilerinin kademeli olarak fethi ve Avrupa’da nüfuz elde edilebilmesi için Rusya önemli bir küçük ortaktır. Amerika Birleşik Devletleri ve Batı’daki müttefiklerinin buna yanıtı, NATO’nun Doğu’ya genişlemek, Ukrayna ve Gürcistan üzerinden Yakın ve Orta Doğu’ya ve kaynaklarına yaklaşmaktır. Bu aynı zamanda bir tür “çevre yolu” projesidir. Bu, emperyalist rakiplerin direnişiyle karşılaşıyor: giderek buna muhtaç hale gelen Çin ve Rusya.

Aynı zamanda, meselenin iç politik yönü de gözden kaçırılmamalıdır. Covid krizi, tüm dünya ülkelerinin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısındaki derin iç istikrarsızlığı ortaya çıkardı. Bu durum Batı, Rusya, Ukrayna vb. devletler için aynı şekilde yaşandı. Yaşam koşullarının kötüleşmesi, fiyatların artması ve toplumsal eşitsizlik, geniş kesimler üzerindeki baskıcı ve diktatörce önlemler ve yasaklarla infial hali yaratılması, toplumda yaygın bir hoşnutsuzluğa yol açtı. Ve bu gibi durumlarda, egemen sınıflar, o bilinen “ulusal birliği” ve toplumun [devlet] iktidarına olan güvenini yeniden tesis etmek için her zaman uygulanmış ve test edilmiş yöntemlere başvurdular: “küçük bir muzaffer savaş”.

Moiras: Avrupa Birliği ülkelerinde medya, hükümetlerin söylediklerini tekrarlayarak, bize bu savaşın tek sorumlusunun Putin olduğunu söyleyip duruyor. Başta ABD olmak üzere NATO’nun tarihini farkında olduğumuz için, durumun böyle olmadığını düşünüyoruz. Rus saldırısını haklı çıkarmadan ve Putin hükümetinin tarafını tutmadan bunu halkımıza nasıl açıklayabiliriz?

KRAS: Ne yazık ki, genel kamuoyu bilinci, sorulara basit ve kaba cevaplar arama eğilimindedir. Kremlin’in sahibine ve O’nun yöneticilerini desteklememiz için hiçbir gerekçe yok. O’nun neo-liberal politikaları, eyaletteki sağlık sistemlerinin, eğitimin tam anlamıyla çöküşüne, emeklilerin ve bölgedeki kamu sektörü çalışanlarının yoksulluğuna yol açtı. Ülkede ücretler korkunç derecede düşük, işçi hareketi gerçekten paralize olmuş durumda… Ama bunun ötesinde, bütün bunların Devlet ve Sermaye üzerine kurulu belli bir sistemin ürünü olduğunu kavrıyoruz. 17. yüzyılda, mutlakiyetçi monarşiler çağında yaşamıyoruz. Dünyada olup biten her şeyi birkaç bireysel “kahramanın” ya da “anti-kahramanın” eseri olarak görmek en hafif tabirle saflıktır ama aslında bu aynı komplo teorisinin biçimlerinden biridir. Bu, 19. yüzyılda romantik Carlyle veya yazar Alexandre Dumas tarafın yapıldığında bağışlanabilirdi. Ancak çağımızda, dünyanın çok daha karmaşık olduğu ve sosyal bir sistem olarak kapitalizmin farklı çalıştığı çoktan anlaşılabilir halde. Bu nedenle görevimiz, bugün dünyayı sarsan sorunların sistemsel koşulların sonucu olduğunu insanlara anlatmaktır. Bu dünyadaki savaşlar da buna dahil. Ve bu sorunları çözmenin tek yolu, onları yaratan toplumsal sistemi yok etmektir.

Moiras: Soğuk Savaş şablonları yeniden üretiliyor, dolayısıyla bir tarafı eleştirirseniz, bunun nedeni diğerinin yanında olmanız olarak görülüyor. Bu, anarşistler için çok sorunlu, özellikle de hiçbir toplumsal gücümüz olmadığında. Harekete geçmek istiyoruz ama devletlerin orduları tarafından sürüklenip, kullanılmaktan korkuyoruz. Şehirlerimizde gerçekleşen gösterilerde, “savaşa hayır” sloganları, NATO müdahalesi çağrılarıyla karıştırılıyor. İspanyol sosyalist partisi PSOE’nin hükümetine yakın basın, bazen İspanya iç savaşıyla ve Avrupa ülkelerinin müdahale etmemesinin sonuçlarıyla ya da çoğu anarşist olan Fransa’daki İspanyol sürgünlerin Nazilere karşı Fransız ordusuna katılımıyla tarihsel bir paralellik kurarak [eylemlerimizi], müdahale gerekliliği söylemiyle kamuoyuna duyuruyor. Ne yapmalı: Birinci Dünya Savaşı’na karşı anarşizmin çoğunluğunun benimsediği gibi pasifizm ve müdahale etmeme pozisyonunu mu savunmalı, yoksa Rus birliklerinin işgaline karşı Ukrayna direnişini mi desteklemeli? Bu ikinci seçenek, emperyalizme karşı enternasyonalist bir eylem olarak değerlendirilebilir mi?

KRAS: Bizim açımızdan İspanya İç Savaş’yla kıyaslanacak bir durum yok ve olamaz. İspanyol anarşistleri bir toplumsal devrimi savunuyorlardı. Benzer şekilde, örneğin Ukrayna’daki Mahnovist hareket ile modern Ukrayna devletinin savunulması arasında bir kıyaslama yapılamaz. Evet, Mahno yabancı Avusturya-Alman işgalcilere, Ukraynalı milliyetçilere, Beyazlara ve sonunda Kızıllara karşı savaştı. Ama Mahnovist partizanlar Ukrayna’nın siyasi bağımsızlığı için değil (ki aslında buna karşı kayıtsız kaldılar), onun devrimci toplumsal kazanımlarını savunmak için savaştılar: köylülerin toprakları ve sanayide işçilerin yönetimi için, özgür sovyetler için. Mevcut savaşta, yalnızca iki devlet, iki kapitalist grup, iki milliyetçilik arasındaki çatışmadan söz ediyoruz. Aralarında “daha az kötü” olanı seçmek anarşistlerin işi değildir. Birinin veya diğerinin zaferini istemiyoruz. Bugün yalnızca mermiler, roketler ve bombalar altında ölmekte olan sıradan işçilere duygudaşlık kuruyoruz.

Aynı zamanda, çoğu anarşistin Birinci Dünya Savaşı’ndaki konumunun sadece pasifist olmadığını hatırlamakta fayda var. Bunun yolu, 1915’teki savaş karşıtı manifestoda belirtildiği gibi, emperyalist savaşı toplumsal bir devrime dönüştürmektir. Şu anda bunu başarma olasılıkları ne olursa olsun, bize göre anarşistler sürekli olarak böyle bir perspektifi formüle etmeli ve yaygınlaştırmalıdır.

Morias: Öte yandan, Ukrayna ordusunda kendilerini anarşist tabur olarak sunan silahlı grupların internette görüntülerini alıyoruz, onlar gerçekten anarşist olup olmadıklarını ve çatışmayla ilgili bakış açılarının ne olduğunu biliyor musunuz? Ve Rus saldırısına karşı savaşmak için Batı silahlarına bağımlılık göz önüne alınınca, bu tutum, ordu içindeki liberter taburlar veya bağımsız bir Ukraynalı anarşist gerillalarla ilgili çok fazla olasılık içermiyor mu? Bir asır önceki anarşist devrim olan Mahnovchina’dan Ukrayna halkının anısına ne kaldığını biliyor musunuz? Bugün Ukrayna’da anarşist bir hareket var mı?

KRAS: 2014’te Ukrayna anarşist hareketi, Maidan’daki liberal-milliyetçi protestoyu destekleyenler ve ardından Donbass ayrılıkçılarına karşı yeni hükümete yardım edenler ile daha enternasyonalist bir pozisyon almaya çalışanlar arasında bölündü. Ne yazık ki, ikincisi daha azdı, ama varlardı. Şimdi durum benzer, ancak daha keskin. Genel olarak konuşursak, üç pozisyon var. Bazı gruplar ((Kiev’deki “Nihilist” ve “Devrimci Eylem” gibi), yaşananları Rus emperyalizmine ve Putin’in diktatörlüğüne karşı bir savaş olarak görüyor. Ukrayna milliyetçi devletini ve bu savaştaki askeri çabalarını tam olarak destekliyorlar. Üniformalı “anarşist” savaşçıların utanç verici fotoğrafı bu eğilimin temsilcilerini tam olarak yansıtıyor: spesifik olarak “anti-faşist” Arsenal futbol kulübünün hayranlarını ve “Devrimci Eylem” katılımcılarını görüyoruz. Bu “anti-faşistler”, Azak gibi açıkça faşistlerin tarafında olan silahlı oluşumların Ukrayna birlikleri arasında yer almasından bile utanmıyorlar.

İkinci pozisyon, örneğin Kiev ve Lvov’daki “Kara Bayrak” grubu tarafından temsil edilmektedir. Savaştan önce, Ukrayna devletini, egemen sınıfını, neo-liberal politikalarını ve milliyetçiliğini sert bir biçimde eleştiriyorlardı. Savaşın patlak vermesiyle grup, kapitalizmin ve her iki taraftaki yöneticilerin savaştan sorumlu olduğunu söyledi, ancak aynı zamanda – saha bölgesel olarak oluşturulan gönüllü hafif piyade askeri birimleri olan-  sözde “bölgesel öz savunma” güçlerine katılma çağrısında bulundular.

Üçüncü pozisyon, Kharkov’daki “Meclis” grubu tarafından savunuluyor. Ayrıca, Kremlin devletini daha tehlikeli ve gerici güç olarak görse de, çatışmanın her iki tarafını da kınıyor. Silahlı oluşumlara katılma çağrısı yapmıyor. Grubun aktivistleri şimdi sivil nüfusa ve Rus ordusunun bombardımanının kurbanlarına yardım organize ediyor. Kremlin devletini daha tehlikeli ve gerici güç olarak görseler de, aynı zamanda çatışmanın her iki tarafını da suçluyorlar. Silahlı oluşumlara katılma çağrısı yapmıyorlar. Grubun aktivistleri şimdi sivil nüfusa ve Rus ordusunun bombardımanının kurbanlarına yardım organize ediyorlar.

Anarşistlerin Ukrayna’da faaliyet gösteren silahlı oluşumların bir parçası olarak bu savaşa katılımını, anarşizmin fikrinden ve amacından bir kopuş olarak görüyoruz. Bu oluşumlar bağımsız değiller, Ukrayna ordusuna bağlı olarak yetkililer tarafından belirlenen görevleri yerine getiriyorlar. Bunlar tarafından herhangi bir program veya toplumsal talep ileri sürülmüyor. Ukrayna’da bir toplumsal devrimi savunmuyorlar. Başka bir deyişle, kendilerini anarşist olarak adlandıran insanlar basitçe “vatanı ve devleti savunmak” için seferber ediliyorlar, Sermaye için cankurtaran rolü oynuyorlar ve kitleler arasında milliyetçi ve militarist duyguları güçlendiriyorlar.

Morias: Kasabalarımızda, Ukraynalı göçmen işçi toplulukları, insani yardım kuruluşları ve belediyelerin işbirliğiyle, Ukrayna’ya yiyecek, sıcak giysiler, ilaç toplanmasını ve sevkiyatını organize ediyor… İspanyol nüfusu çok destekleyici ama ne savaş ne de Covid salgını toplumlarımızın enerji kaynaklarına ve hammaddelere olan bağımlılıkları, yeni sömürgeciliği sürdüren ve gezegenin doğal dengesini bozan bağımlılıkları sorgulamasına yardımcı olmuş gibi görünüyor. Kaynakların kıtlığı ile karşı karşıya kalındığında, kömüre dönüş ve nükleer enerjiye geçiş öngörülüyor. Belki de Rus toplumu tehlikelerin ve alternatiflere duyulan ihtiyacın daha fazla farkındadır? Toplumsal hareketlerin bu anlamda bir eylem planı var mı? KRAS ve IWA bu konuda ne düşünüyor?

KRAS: Ne yazık ki, modern Rusya’daki toplumsal hareketlerin durumu içler acısı. Son yıllarda bile, çöplüklere, atık yakma tesislerine veya kömür madenciliği de dahil olmak üzere madencilik endüstrisinin çevresel tahribatına karşı, yerel düzeyde birkaç aktif ve kalıcı çevre protestosu olduğu doğru. Ancak hiçbir zaman ülke düzeyinde bir bütün olarak güçlü bir harekete dönüşmediler. 1980’lerin sonlarında ve 1990’ların sonlarında Sovyetler Birliği ve Rusya’da zirveye ulaşan atom enerjisi ve nükleer santrallere karşı mücadelelere gelince, şimdilerde bu tür kalkışmalar esas itibariyle yok.

Morias: Rusların savaşa karşı gösterileri, Avrupa halklarının Ukrayna’ya saldıranların Ruslar değil, Rusya’yı yöneten devletin ordusu olduğunu anlamalarına yardımcı oluyor. Bu bizim ülkelerimizde medyada karşılık buluyor ve Rusya’da gösteriler sonucunda, orada gözaltına alınan binlerce kişinin olduğunu biliyoruz. Bu Rus anarşizmini nasıl etkiliyor? Ve bunlar ülkenizdeki ifade ve eylem özgürlüğünüz için ne anlama gelecek?

KRAS: Savaş karşıtı gösteriler ve çeşitli eylemler ilk günden beri her gün durmadı. Binlerce insan bunlara katılıyor. Yetkililer, “Covid karşıtı kısıtlamalar” bahanesiyle insanların toplanmasını yasaklıyor ve vahşice dağıtıyor. Toplamda  8 Mart’tan itibaren, ülke genelinde 100’den fazla şehirde gösteriler sırasında yaklaşık 11.000 kişi gözaltına alındı. Çoğu, “izinsiz” bir protesto düzenlediği için 10.000 ila 20.000 ruble arasında para cezasına çarptırılıyor. Ancak şimdiden daha ağır davalar var: 28 kişi holiganlık, aşırılıkçılık, yetkililere karşı şiddet vb. ile suçlandı ve bu nedenle uzun yıllar hapis cezasına çarptırılma olasılığıyla karşı karşıyalar. Yetkililer açıkça savaşı ülke içindeki “vidaları sıkmak” için bir fırsat olarak kullanıyorlar. Kritik kitle iletişim araçları kapatıldı veya engellendi. Resmi medyada histerik bir savaş kampanyası yürütülüyor. Ordunun faaliyetleri hakkında “yanlış bilgi” yaymanın ve “ordunun itibarını zedelemenin” yanı sıra polise karşı direnişin 15 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını öngören bir yasa çıkarıldı. Tutuklu savaş karşıtlarının cepheye gönderilmesine izin verecek bir yasa tasarısı bile meclise sunuldu. İnsanlar işlerinden atılıyor, öğrenciler savaş karşıtı konuşmaları nedeniyle üniversitelerden atılıyor. Askeri sansür yürürlüğe sokuldu.

Bu durum içinde, Rusya’daki küçük ve bölünmüş anarşist hareket elinden geleni yapıyor. Bazıları protesto gösterilerine katılıyor. Bu nedenle iki arkadaşımız da gözaltına alınarak para cezasına çarptırıldı. Diğerleri, bu gösterilere yönelik çağrılar genellikle sağcı liberal muhalefetten geldiğinden ve savaş karşıtı olmaktan çok Ukrayna yanlısı (ve hatta bazen NATO yanlısı) oldukları için bu gösterileri eleştiriyorlar. Geriye sloganları ve afişleriyle gösterilere gitme (bunu bazı anarşistler yapıyor) ya da küçük, bağımsız, merkezi olmayan eylemlerde bulunma olasılığı kalıyor. Anarşistler duvarlara savaş karşıtı sloganlar yazıyor, duvar yazıları yapıyorlar, stickerlar ve broşürler yapıştırıyorlar, savaş karşıtı pankartlar asıyorlar. İnsanlara özgün ve bağımsız, aynı zamanda savaş karşıtı, anti-kapitalist, anti-otoriter ve enternasyonalist pozisyonumuzu iletmek önemli.

Kaynak: War in Ukraine: An Internationalist Voice from Russia

Çeviri: Yeryüzü Postası


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir