İnsanlar İran’da ne istiyor? İran’ın örtüsünü kaldırın! – Azar Majedi

İran bir kez daha isyan, protesto ve katliama sahne oldu. İran’da protestolar yeni bir şey olmasa da; İran’da birçok şehir ve kasabanın sokaklarını işgal eden protesto hareketlerinin bu kez belirgin bir farkı var. İsyanın niteliğiyle beraber, dışavurumu ve sloganlar değiştikçe, batıdaki ana akım medyanın anlatısı da değişti. Şimdiye kadar ne zaman insanlar sokağa çıksa, İran’daki altüst oluş istemediklerini, sadece rejimde bazı reformlar istediklerini duymuştuk. Devleti reformistleri çarpık bir gerçeklik anlatısı ortaya koymak üzere sahneye çıktılar. Bu kez gündem değişti: Bir rejim değişikliği propagandası yapıyorlar. Anlatı değişmiş olabilir ama amaç aynı: Protesto hareketinin ve insanların arzularının, kendilerine hizmet eden bir yorumunu sunmak.

Ama insanlar ne istiyor?

Bu rejimi devirme ve özgür, eşit ve müreffeh bir toplum yaratma arzusu İran toplumunda derin köklere sahiptir. Bu rejim, ilk günden itibaren halkın önemli bir bölümünün şiddetli mücadelesiyle karşı karşıya kaldı. İktidara geldikten sadece birkaç hafta sonra kadın hakları hareketi, Humeyni’nin kadınlara İslami başörtüsü takma yetkisine karşı çıkmak için sokaklara çıktı. 8 Mart 1979’da Tahran’da düzenlenen 8 Mart mitingleri sırasında binlerce kadın sokağa dökülerek özgürlük ve eşitlik talep etti. Rejimin peçeyi İslami bir görev ve Batı karşıtı, anti-emperyalist bir eylem olarak zorla dayatma çağrılarına yanıt olarak göstericiler haykırdı: Kadınların özgürlüğü ne Doğulu ne de Batılıdır, evrenseldir. Bu slogan, popülist sol arasında sözde “anti-emperyalizm”in egemen olduğu dönemde önemliydi. Buradaki ironi, İslami rejimin iliklerine kadar batılı/emperyalist bir yapı olmasıydı: ABD ve batılı hükümetlerin solun öne çıkmasını engellemek için yaptığı rejim değişikliğinin bir sonucuydu. Daha iyi bir dünya için yapılan ayaklanma, 1979’da Batı ve İslami rejim tarafından gasp edildi.

Toplum kendini 80’lerdeki travmatik kanlı saldırıların etkisinden kurtarmaya başladığında, periyodik protesto dalgası başladı. Bunlar arasında birkaçı büyük ölçekliydi; 1999’da sözde reformist cumhurbaşkanı Hatemi iktidardayken öğrenciler tarafından başlatılan protesto rejim tarafından kanlı bir şekilde bastırıldı, 2008’de sözde cumhurbaşkanlığı seçiminin sonuçlarına karşı büyük bir protesto düzenlendi, birçok kişi tutuklandı, vurularak veya işkenceyle öldürüldü ve Aralık 2017’de hala devam etmekte olan ve işçi grevinden sokak gösterilerine ve sokak isyanlarına kadar farklı biçimler alan yeni ulusal protesto hareketi dalgası başladı. Mevcut protestolar çok daha radikal, militan ve çok daha yaygın, ülkenin her yerinde gerçekleşiyor ve bunlara çok daha fazla insan katılıyor.

Ancak, ülke son 4 yıldır gerçek bir kargaşa içinde. Birkaç gündür ülkeyi kasıp kavuran, geri adım atan ve daha da güçlenen bir dizi kitlesel protesto oldu. İslami rejime ve liderine ölüm sloganı tüm bu protestolarda ortaktı. Bazıları aylarca süren çok sayıda işçi grevi oldu. İşçiler kendi genel toplantılarını ve işçi konseylerini oluşturmaya giriştiler; rejim eliyle kurulan örgütleri ortadan kaldırıp kendi örgütlerini kurmaya çalıştılar; birçok işçi, öğretmen ve emekli sokaklarda protesto etti. İki yıl önce Ekim ayında, resmi rakamlara göre en az 1500 kişinin ölümüyle sonuçlanan bir haftalık isyan oldu, ancak gerçek sayı çok daha fazla. İşçilerin, öğretmenler, öğrenciler ve siyasi aktivistler rejim tarafından tutuklandı.

Bu protesto hareketi sadece daha yaygın ve militan değil, aynı zamanda protestoların ana sloganı ve bunları tetikleyen olay da önemli. Protestolar, genç bir kadının başörtüsü takma kuralına uymadığı için güvenlik güçleri tarafından trajik bir şekilde öldürülmesiyle tetiklendi; bu nedenle, talep başörtüsüne karşı kadın özgürlüğü oldu. İslami tesettür, İslam’ın ve İslami rejimin temel bir sembolüdür. Mevcut protesto hareketi, rejimin sacayaklarından birini hedef alıyor. Farklı şehirlerde başörtüsünün yakıldığı güzel sahneler yaşandı. Kadınlar protestolara örtünmeden katıldı. (Pek çok kadın başörtüsü kurulına uymayı bırakmıştı ve rejim, örtünmeyen kadınlara yönelik saldırıları artırmaya çalışmıştı ve Masha’nın ölümü bu nedenle gerçekleşti.) Kadınların özgürleşmesini talep etmek ve İslami başörtüsü kuralının kaldırılmasının önemli bir siyasi-ideolojik anlamı var.

İran siyaset sahnesinde başörtüsü neden bu kadar önemli bir yere sahip?

Başörtüsü, bölgedeki İslami rejim ve hareketin bayrağıdır. Başörtüsü İslam’ın sembolüdür. Başörtüsü, İslam’da kadınlara uygulanan baskının hem aracı hem de simgesidir. İslam’daki toplumsal cinsiyet /cinsel ilişki onun önemli bir özelliğidir. İslam’da kadın ve erkek arasındaki ilişki, köle ve köle sahibi arasındaki ilişki gibidir; dolayısıyla İslam’daki başörtüsü ve toplumsal cinsiyetin ayrı bir anlamı ve önemi bulunmaktadır. Dolayısıyla İslami rejim başörtüsü konusunda herhangi bir geri adım atmayı kabul edemez. Kadın özgürlük hareketi başörtüsünü ve cinsiyet ayrımcılığını kabul etmeyecek, dolayısıyla bu savaş bir taraf diğerini tamamen yenene kadar devam edecek. Yukarıda bahsettiğimiz kadın hakları hareketi rejime karşı ilk sokağa çıkan ve kısa süreli de olsa rejime ilk yenilgiyi yaşatan harekettir. Bu hareket ile İslami rejim arasındaki düşmanlık derin ve uzun bir geçmişe sahip.

İran’da tanık olduğumuz şey, kadın özgürlük hareketinin doruk noktasına ulaşması ve onun İslami rejime karşı genel bir sosyo-ekonomik ve siyasi muhalefetle bütünleşmesidir. Tarihte ilk kez, kadın özgürlüğü ve eşitliği adına ortaya çıkan bir hareket, çok sayıda erkek ve kadını bu kadar büyük bir özveri ve tutkuyla eşit derecede cezbetti.

Kadın özgürlüğü protesto hareketinin önemli bir parçası ama tek talep bu değil. İnsanlar bu rejimi devirmek için sokağa döküldü. Rejime ve liderine ölüm [sloganı] tüm ülkede yankılandı. İnsanlar polise meydan okuyor ve onlarla mücadele ediyorlar. Toplumun psikolojisi değişti; korku azaldı; insanlar kendilerini güçlü hissediyorlar ve meydan okuyorlar. Onlar bu rejimi devirmek için sokaklara döküldüler. Uluslararası ilerici ve özgürlük yanlısı kişi ve kuruluşların hareketi desteklemesi ve İran halkıyla dayanışma göstermesi büyük önem taşıyor. ABD ve Batı’nın rejim değişikliği planına karşı da uyanık olmamız gerekiyor. Görünen o ki, rejim değişikliği ABD gündeminin ilk sıralarına taşınmış durumda. Özellikle son birkaç aydır ABD’nin yeni bir dünya düzeni dayatma çabaları ortamında, ABD açıkça bir rejim değişikliğini savundu ve bunu planlıyor. 1979’dakine benzer başka bir rejim değişikliği, yani özgürlük, eşitlik ve refah için halk hareketinin ABD ve Batılı güçler tarafından bir kez daha gasp edilmesi tehlikesi gerçek bir tehdit.

Kaynak: What do people want in Iran? Unveil Iran!

Çeviri: Yeryüzü Postası


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir