Yaşadığımız coğrafyada kanlı bir paylaşım savaşı sürüyor. Savaşın cepheleri olan Suriye, Irak ve Türkiye’de her gün bombalar patlıyor, katliamlar yapılıyor, şehirler yıkılıyor. Bu savaşın bedelini ödeyenler cephelerde ölenler öldürenler, her gün yaşadığı yerlerde bombalar patlayanlar. Yani biz, bu savaşta ölenler, sakat kalanlar, yaşadığı yerleri terk etmek zorunda kalanlar… Savaş derinleştikçe giderek umutsuzluğumuz da artıyor, farklı ülkelerde yaşayan, farklı uluslardan, farklı inançlardan insanlar arasında düşmanlık keskinleşiyor. İnsanlık kendi felaketini kan ve gözyaşıyla örüyor. Oysa savaşın kararını veren ve ondan fayda sağlayan kapitalistler ve devlet aygıtlarını ellerinde tutanlar ise yeni saraylarında, lüks villalarında koruma ordularıyla şatafatlı yaşamlarına devam ediyorlar. Pek çok devletin doğrudan veya onlar adına vekaleten savaşan örgütler aracılığıyla dahil olduğu bu savaş, dünyadaki tüm ulusal savaşlar gibi o ulusların kapitalist sınıflarının sömürü alanlarını genişletme, ve daha fazla kar elde etme hırslarının bir sonucudur. Sürdükçe kapitalistlerin daha fazla para kazandığı ve siyasetçilerin koltuklarını sağlamlaştırdığı bu savaşın kutsal veya haklı hiçbir tarafı bulunmamaktadır.
Yaşamını emeğiyle sürdürmek zorunda olan bizler, bu savaşın ve farklı uluslardan emekçileri birbirine kırdıran hiçbir savaşın tarafı değiliz, olamayız. Bizlere doğal bir gerçek gibi sunulan ulusal ayrımlar, zengin sömürücü azınlığın çıkarına bizleri bölmekten başka hiçbir şeye yaramayan yalanlardan ibarettir. Bize ulusal çıkar diye sundukları kapitalistlerin ve onların hizmetindeki yöneticilerin çıkarlarından ibarettir. İşçi sınıfının ulusu yoktur. Dünyanın her yerinde yaşayan işçilerin çıkarları birdir ve ortaktır: Bu sömürü düzeninin yıkılması ve eşit ve özgür bir dünya kurulması…
Türkiye egemen sınıflarının içeride ve dışarıda savaşı sürdürebilmelerinin yolu baskıyı arttırmaktır. İnsanların gözaltıyla, tutuklamalarla, işkenceyle sindirilmek istenmesinin, basın özgürlüğünün ortadan kaldırılmasının, sokakların terörize edilmesinin en önemli nedenlerinden biri savaş politikalarına karşı bir toplumsal tepkinin ortaya çıkmasını engellemektir. Şimdi de bunların yetmediğini gördükleri, toplumun başka türlü yönetilemez olduğunu, çürümüş düzenlerini başka türlü devam ettiremeyeceklerini düşündükleri için anayasa değişikliğiyle otokratik yeni rejimi kurumsallaştırmak istemektedirler. Bu, onların şahsi siyasi çıkarlarına ve birilerinin zenginleşmesine hizmet etse de, yalnızca muhalifler için baskının artması anlamına gelmeyecektir. Bu, savaşın ve iç karışıklıkların daha da derinleşmesi, emekçiler için daha fazla kan, daha fazla yıkım ve yoksulluk anlamına gelecektir.
Bu nedenle biz, Yeryüzü Postası olarak HAYIR diyoruz…
Koç ucuza petrol satacak diye savaşmaya HAYIR!
Ağaoğlu inşaat yapacak diye şehirlerin yıkılmasına HAYIR!
Patronların çıkarları için ölmeye ve öldürmeye HAYIR!
Bizi bölen sınırlara HAYIR!
Her gün nerede bomba patlayacak diye güne başlamaya HAYIR!
Uluslar arasında savaşa HAYIR!
Yeryüzü Postası
Bir yanıt yazın