Tüm dünyada dengeler sarsılıyor. Düzen eskisi gibi sürdürülemiyor, toplumlar eskisi gibi yönetilemiyor, savaşlar yayılıyor, devletlerarası gerginlikler derinleşiyor. Tüm dünyada liberalizmin sıvası dökülüyor, istikrar ve güvenlik adı altında daha fazla baskı, yabancı düşmanlığı ve savaş vaat eden siyasal akımlar güç kazanıp iktidara geliyor. Türkiye’de de mevcut iktidar ve destekçileri eliyle, korku surlarıyla çevrilmiş yeni bir rejim inşa edilmeye çalışılıyor. Bu rejim önümüze konulan referandum sandığıyla değil, uzun süredir yaşadığımız katliamlarla, OHAL uygulamalarıyla, ağır baskı koşullarıyla ve nefret söylemleriyle tuğla tuğla örülüyor. Yoksulluk artarken, savaşlar yayılırken, sınıfsal çelişkiler derinleşirken, egemen sınıflar toplumu kontrol altına almanın tek yolunu, mevcut olandan daha fazla zor ve baskıya dayalı bir rejim kurmak olarak görüyorlar. Ve buna istikrar diyorlar!
Kendi kronikleşmiş krizi içerisinde sarsılan, sömürü ve zorbalık düzeninin sürdürülebilmesi için getirilen bu anayasa değişikliği, iddia ettikleri gibi bizler için istikrar anlamına gelmeyecektir. Bu düzenden çıkarları olan zenginler, onların çanak yalayıcıları ve devlet aygıtını ellerinde tutanlar için istikrar anlamına gelse de emeğiyle yaşamını sürdüren büyük bir çoğunluk için istikrar değil, daha fazla sömürü, daha fazla baskı, daha fazla savaş ve yıkım getirecektir.
Oysa biz, dünyayı sarsacak güce sahibiz ve bu gidişatı değiştirebiliriz.
Onlar bize göstermek istedikleri gibi güçlü ve kudretli değiller.
Sistemin mevcut biçimde sürdürülemeyeceğinin farkındalar. Tersine olabildiğince zayıflar ve bu yüzden saldırganlar. Daha bir kaç ay öncesine kadar birbirleri hakkında küfür derecesinde sözler sarf eden AKP ve MHP’li siyasetçilerin yol arkadaşlığı, yalnızca burjuva siyasetindeki ilkesizliği değil, egemen sınıfların çaresizliğini ve özgüvenden eksikliğini de göstermektedir.
Birbirinden berbat alternatifler arasında sıkışmış hissetmemizin nedeni ise örgütsüz ve özgüvensiz olmamızdır. Bunun için bugün sokaklarda, yaşadığımız ve çalıştığımız her yerde yalnızca bu Anayasa değişikliğine karşı değil, bütün olarak ücretli kölelik düzenine ve erkek egemenliğine karşı; sınıfsız, sınırsız özgür bir dünya kurmak için yan yana gelmek, örgütlenmek, mücadele etmek zorundayız.
Rejim ister parlamenter, ister başkanlık, ister başka biçimde olsun, egemen sınıf, yöneticilerin yüzlerine ister demokrat, isterse diktatör maskesi geçirsin, bizler bu düzende söz hakkına sahip değiliz.
Bu anayasa değişikliğini, sistemi eskisi gibi sürdüremedikleri için gerçekleştirmek istedikleri ortada. Yani bu değişikliğe karşı çıkmak, kapitalist sömürü düzenine tümüyle karşı çıkmayı gerektiriyor.
Bu nedenle biz, Yeryüzü Postası olarak HAYIR diyoruz…
Ücretli kölelik düzenine HAYIR!
Patronlar için istikrara HAYIR!
Erkek Egemenliğine HAYIR!
Zorbalar için istikrara HAYIR!
Yeryüzü Postası
Bir yanıt yazın