hayır #2

kategori:

Günümüzde çıkarları birbiriyle taban tabana zıt iki ana sınıf vardır: Kapitalist sınıf ve işçi sınıfı. Kapitalist sınıf, yani nüfusun %1’ini oluşturan zenginler, üretim araçlarının ve ürünlerin dağıtım sürecinin kontrolüne sahip olduğu için toplumu yönetme ayrıcalığına da sahiptir. Yani iktidarda kim olursa olsun asıl egemenler kapitalistlerdir. AKP diğer düzen partileri gibi kurulduğu günden bu yana sermayenin çıkarlarına hizmet etmiş ve bu sayede bugüne kadar iktidarını korumayı başarmıştır.

AKP döneminde kapitalistler daha da zenginleşirken büyük bir çoğunluk daha da yoksullaşmıştır.. AKP’nin iktidara geldiği dönemden bu yana TEKEL’den SEKA’ya, PTT’den TEDAŞ’a, kamuya ait madenlerden termik santrallere onlarca kamu işletmesi sermayeye peşkeş çekilmiş, 2002 yılında 300 bin civarında olan taşeron işçi sayısı bugüne kadar 2 milyona dayanmıştır.

Şehirler kentsel dönüşüm adı altında yağmalanır, kentlerin ortak değerleri sermayeye peşkeş çekilirken, yoksullar yaşadıkları yerlerden sürülmüş, şehirler ruhsuz beton yığınlarına dönüştürülmüştür. Bir yandan madenler ve denetimsiz fabrikalarla doğa katledilirken, diğer yandan dereler ve ormanlar sermayeye peşkeş çekilmiş, pek çok yerde insanların ve diğer canlıların doğal yaşam alanları yok edilmiştir.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi raporlarına göre, 2002 yılının Kasım ayından 2016 yılına kadar “önlenebilir sebeplere rağmen” en az 18 bin 441 işçi, iş cinayetlerinde yaşamını kaybetmiştir. AKP döneminde hız kazanan sermaye yanlısı politikalar ve bilinçli / sistematik denetimsizlik nedeniyle yaşamını kaybeden işçi sayısı yıllara göre artmıştır. 2002 yılında 146 işçi hayatını kaybederken, bu sayı yıldan yıla artmış ve 2016 yılında en az 1970 işçi hayatını kaybetmiştir.

AKP döneminde işçi sendikaları ve patronlar arasındaki toplu iş sözleşmesi süreçlerinin uyuşmazlıkla sonuçlanması nedeniyle başlanan pek çok grev, bakanlar kurulu kararıyla ertelenmiştir. Sendikalı olduğu için binlerce işçi işten atılmış, İşçilerin en basit hak mücadeleleri polis zoruyla bastırılmıştır.

2002 yılında en zengin %1’in toplam servetten aldığı pay %39,40 ve kalan %99’un servetten aldığı pay %60,60 iken 2014 itibariyle en zengin %1’in servetten aldığı pay %54,30 yükselmiş, geri kalan %99’un aldığı ise %45,70’e düşmüştür. 2016 verilerine göre, Türkiye’de yetişkin nüfusun % 72.6’sının yıllık geliri 10 bin doların altındadır. 1 milyon dolar ve üstü servete sahip kişilerin yetişkinler içindeki payı ise binde birdir. Türkiye’de en zengin 100 kişinin ilan ettikleri servetleri (gerçek servetlerinin bunun çok üzerinde olduğuna kuşku yok) toplamı yüz milyar (100.000.000.000) dolar, yani (güncel kura göre) 370 milyar TL civarındadır.  Bu rakam 2017’de belirlenen asgari ücretin yaklaşık 270 milyon katıdır.

AKP, yerli ve yabancı kapitalistlerin çıkarlarına hizmet ettiği için bugüne kadar iktidarını koruyabilmiştir. Birilerinin zannettiği veya zannedilmesini istediği gibi yalnızca kendine yakın patronlara hizmet etmemiştir. Örneğin Koç Holding’in 2002’de 46,3 milyon lira net karı 2015 yılı itibariyle 862,7 milyon TL’ye yani yaklaşık 20 katına çıkmıştır. Bu yüzden ister Koç ister Ülker Holding’e bağlı olsun, işyerlerinde işçiler çalışma şartlarının biraz olsun iyileşmesi için mücadele ettiği zaman karşılarında polisiyle, savcısıyla, mahkemeleriyle devleti bulmuştur.

Bu yüzden kapitalist sınıf, onlar için istikrarın devamı anlamına gelecek olan bu anayasa değişikliğini desteklemektedir. Kuşkusuz yalnızca referandumda hayır çıkması veya AKP’nin yerine başka bir sermaye partisi gelmesi işçiler için bir şeylerin değişmesini sağlamayacaktır. AKP’den önce iktidarda olan tüm partiler de sermayenin çıkarları için çalıştılar ve bu düzen partilerinden bir başkasının iktidara gelmesi işçi sınıfı için bir şeylerin düzelmesi anlamına gelmemektedir.

Bu anayasa değişikliği yalnızca AKP ya da Erdoğan ile ilgili değildir. Bu anayasa değişikliğiyle çürümüş ve artık çökmekte olan sermaye düzeni otokratik yeni bir sistem kurularak restore edilmek istenmektedir. Korumak istedikleri bu sistemde biz ölmemek için köle gibi çalışmak zorundayız ve çalışırken patronların maliyeti azalsın diye adına “kaza” dedikleri iş cinayetlerinde ölüyoruz. Böylece kapitalist sınıfın çıkarına olan politikalar daha kolay hayata geçirilebilecek, herhangi bir karşı çıkış kolaylıkla bastırılacak, sermayenin çıkarına olan politikalar daha hızlı ve pürüzsüz biçimde hayata geçirilecek, en basit hak mücadeleleri dahi şiddetle engellenecektir. Bu yüzden hayata geçirilmek istenen otokratik rejimin engellenmesi, işçi sınıfı için özgür ve adil bir dünya mücadelesinin bir durağıdır.

Bizler mevcut olanı korumak için değil daha iyi bir dünya için, ileri atılabilmek için hayır demeliyiz.

Egemen sınıfın farklı klikleri de bizim için asla müttefik olamayacağı gibi mevcut sistemin devamı anlamına gelecek hiçbir öneri de kurtuluşumuzu sağlamayacaktır.

Bugün aralarında iktidar savaşı verenlerin tamamı işçi sınıfına düşmandır.

Bizim için haklı olan tek savaş kapitalizme, sömürücülere ve onun koruyucularına karşı olan savaştır. Uzlaşmaz çelişkiye dayanan bu savaş ancak sınıfların ortadan kalkmasıyla sona erecektir.

Bu nedenle biz, Yeryüzü Postası olarak HAYIR diyoruz…

Köle gibi çalışmaya, köle gibi yaşamaya HAYIR!

Kentlerin ve doğanın yağmalanmasına HAYIR!

Köle gibi çalışmaya, çalışırken ölmeye HAYIR!

Sınıflar arasında barışa HAYIR!

Yeryüzü Postası

hayır #1

hayır #3

hayır #4

hayır video


Yorumlar

“hayır #2” için 4 yanıt

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir