Anarşistlerden anarşistlere sorular

kategori:

Devrimci Anarşist Federasyon (DAF) içinde yer alan Serkan Bayrak ve Çiğdem Bayrak’la ilgili; diğer üyelere yönelik taciz, psikolojik ve fiziksel şiddet uyguladıkları yönünde, 2 Kasım tarihinde başlayan ifşaların ardından, anarşistler başta olmak üzere çok farklı çevrelerde, konunun farklı boyutları yoğun biçimde tartışılıyor. Olayın ilk günlerinde, 4 Kasım tarihinde konuya ilişkin kaleme aldığımız metinde; bu yaşananların iki kişinin sırtına yüklenebilecek bir suç olmanın ötesinde, bu topraklardaki anarşistler açısından bütünlüklü bir değerlendirme ihtiyacının göstergesi olduğunu ifade etmiştik. Yine bu metinde, DAF’ta yaşananların bir yanıyla toplumun bütününe yayılan ve devrimcilik iddiasındaki kesimlere kadar sirayet eden çürümenin göstergesi, bir yanıyla Türkiye solunda egemen olan devletçi ve merkeziyetçi anlayışın bir kalıntısı, bir yanıyla ise yapısal mekanizmaların ve yeterli teorik/politik ortaklığın bulunmamasının bir sonucu olduğunu söylemiştik. Peşinen ve tereddütsüz biçimde, sistematik şiddete maruz bırakılan anarşistlerin yanında olduğumuzu ifade ettiğimiz metinde, Devrimci Anarşist Federasyon’la tüm ilişkilerimizi sonlandırdığımızı ifade etmiştik.

Devam eden günlerde konuya ilişkin birçok gelişme yaşanırken, farklı anarşist kişi ve çevreler tarafından çeşitli değerlendirmeler yapıldı. Bir yandan sosyal medyada ifşalara devam edilirken, öte yandan DAF’tan ayrılan ifşacılar tarafından çeşitli basın kuruluşlarıyla röportajlar gerçekleştirildi ve nihayetinde 12 Kasım tarihinde İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nde, İHD başkan yardımcısı ve eski İstanbul Şubesi başkanı Av. Eren Keskin ile birlikte bir basın açıklaması düzenlendi.

Bu esnada DAF’ın bileşenleri arasında olan Ankaralı bir grup anarşistin oluşturduğu Karala 10 Kasım tarihinde DAF’tan ayrıldığını ilan etti. İfşaların ardından özeleştiriden uzak, savunmacı bir tutumla kısa bir açıklama yapan DAF, 5 Kasım’da Serkan Bayrak’la olan ilişkilerinin kesildiğinin ifade edildiği bir başka açıklama yayınladı. Nihayetinde 11 Kasım’da Devrimci Anarşist Federasyon ve bileşenleri olan Devrimci Anarşist Faaliyet, Lise Anarşist Faaliyet, Anarşist Gençlik’in faaliyetlerine son verme kararı alındığı açıklandı.

Başından bu yana meselenin kişisel suçlamalar ve olaylar sınırından çıkartılıp, politik noktadan tartışılması gerektiğini ifade ediyoruz. Ancak gelinen noktada ifşa edenlerin konuyu, intikam ve cezalandırma hedefiyle sınırlandırdıklarını, Karala çevresinin ve faaliyetlerine son verdiği ifade edilen DAF’lıların ise meseleyi sadece sonuçlarıyla ele aldıkları ve krizi taktiksel hamlelerle savuşturmaya çalıştıklarını görüyoruz. Bunun DAF’ın sorunlarının temelinde yatan ve nihayetinde bu topraklardaki anarşistlerin genelinde hâkim olan teori yoksunluğunun bir başka sonucu olduğunu düşünüyoruz.

Biz kendimizi anarşist komünist olarak tanımlıyoruz. Anarşizmi bir etiket olarak değil, bir ilkeler bütünü, gerek gündelik toplumsal mücadelelere ve örgütlenmelere dair ortaya koyduğu araçlar, gerekse sınıflı topluma, devlete ve kapitalizme karşı ortaya koyduğu toplumsal devrim hedefi bağlamında bir rehber olarak görüyoruz. Teoriden, entelektüel tartışmadan uzak durulması –DAF örneğinde bunun bilinçli ve sistematik biçimde olduğunu görüyoruz- anarşizmin yalnızca bir kimlik olarak benimsenmesine, örgütsüzlüğün veya yapısız örgütlenmelerin savunulmasına ve nihayetinde anarşistlerin kurduğu birliklerin tanımsız hiyerarşilerin ortaya çıktığı cemaatler haline dönüşmesine neden olmaktadır.

Öte yandan geleneksel, merkeziyetçi ve devletçi Türkiye sosyalist hareketinin çok uzun süredir kriz içinde olduğu, çoğu örgütün yalnızca tabeladan ibaret hale geldiği, toplumun geniş kesimleriyle bağlarının neredeyse tümüyle koptuğu koşullarda geleneksel olmayan politik akımlara bir yöneliş olmasına karşın, sözü edilen teori yoksunluğu, anarşistlerin, solun iflas etmiş, işe yaramadığı ortaya çıkmış söylemlerini, eylem biçimlerini ve örgütlenme yöntemlerini taklit etmekten başka bir pratik ortaya koyamamalarına neden olmaktadır.

Biz bu noktada yapılması gerekenin, ifşalarla ortaya çıkan olguların politik nedenlerinden başlayarak, benzer bir durumun bir daha yaşanmaması ve nihayetinde anarşizmin bu topraklarda toplumsallaşabilmesi, bir kimlik olmanın ötesinde, savunduğu ilkelerle toplumsal mücadeleler için yol gösterici bir rehber olarak varlık kazanabilmesinin yolları üzerinden bir tartışma sürdürmek olduğunu düşünüyoruz. Toplumsal anarşizmi sahiplenen herkese, böylesi bütünlüklü ve kamuya açık bir tartışma sürecini birlikte sürdürmeyi öneriyoruz. Yaşananların yalnızca konunun birebir özneleri değil, bu topraklarda mücadele etme iddiasını sürdüren tüm anarşistler açısından bir tartışmaya zemin oluşturabileceğini umuyoruz. Bu anlayışla, bir tartışmanın vesilesi olabileceğini düşündüğümüz sorularımız var. Bunlara birçok yeni soru eklenebileceğinin ve bazı soruların farklı muhataplarının olduğunun farkında olsak da, bunların bu topraklardaki anarşist hareketin sorularına hep birlikte yanıt arayacağımız bir tartışmanın başlangıcı olmasını umut ediyoruz.

Farklı süreçlerde DAF içinde yer alan anarşistlere sorular:

1) DAF içinde teorik ve politik tartışmalar ne düzeyde ve nasıl yapılıyordu?

2) DAF’ta yer alan bireylerin teorik ve politik gelişimi için herhangi bir çalışma yapılıyor muydu?

3) DAF’ta karar alma süreçleri nasıl işliyordu? Bu konuda tanımlanmış bir mekanizma var mıydı?

4) DAF’ta yaşanan bu veya benzer sorunlarla ilgili bir denetim mekanizması var mıydı? Bugünden baktığınızda anarşist bir örgütlenmede nasıl denetim mekanizmaları olması halinde böylesi durumların engellenmesi mümkün olabilir?

5) DAF’ın üzerine tartışılmış bir mücadele stratejisi, dünya çapında kapitalizmin mevcut haline ve Türkiye’de rejimin niteliği gibi konulara dair bir ortaklığı var mıydı? Bu konulara dair bir tartışma yürütülmüş müydü?

6) Nisan 2021 tarihinde Federasyon’un kurulması nasıl bir politik ihtiyacın sonucuydu? Bu konuda yeterli bir tartışma yapılmış mıydı? Süregelen ilişkiler dışındaki anarşist kişi ve çevrelerle federasyon kurulması ile ilgili bir tartışma yürütülmüş müydü?

7) Federasyon öncesinde İstanbul ve Ankara’daki ilişkiler nasıl mekanizmalar üzerinden sürdürülmekteydi? Federasyon kurulmasıyla birlikte önceki örgütlülük düzeyinden, politik içerik ve işleyiş olarak nasıl bir farklılık oluştu?

Bütün anarşistlere sorular:

1) Anarşist Gençlik Federasyonu (AGF) sürecinin olumsuzlukları konusunda anarşistler arasında genel bir mutabakat olmasına rağmen, en genel anlamıyla DAF’ta yaşananların nedenleri neydi?

2) DAF ‘ın bu topraklarda gelişen anarşizm anlayışıyla benzerlikleri ve farklılıkları nelerdi?

3) Anarşist grupların benzer sorunların yaşanmaması için örgütlenme yapısı ve denetim mekanizmaları anlamında nasıl bir farklılık olmalıdır?

4) Bir anarşist grubun, sınıf mücadelesi, toplumsal hareketler, sendikalar, ulusal sorun, patriyarka, enternasyonalizm, toplumsal devrim vb. başlıklara dair nasıl bir tutumu olmalıdır?

5) Bir örgütlenme biçimi olarak anarşist federasyon ne anlama gelmektedir? Hangi politik ihtiyaçların sonucudur? Böylesi bir örgütlenme nasıl mekanizmalara sahip olmalıdır?

Yeryüzü Postası


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir