21 Ekim Pazartesi günü, Sebastián Piñera’nın otoriter rejimi ülkenin her köşesine ordu birliklerini yığarak ve sokağa çıkma yasağı ilan ederek, (bu bir araya gelme özgürlüğünü ve belli saatlerde insanların özgürce dolaşmasını yasaklamak anlamına geliyor) silahsız halka karşı savaşa geçtiğini ilan ettikten sonra tüm gün boyunca Şili olarak bilinen toprakların tamamında eylemler yaşandı. Pazartesi gün silahlı güçlerin kurşunları ve cinayetlerine dayanamayan vatandaşlar bu ilana boyun eğmedi ve sokaklara çıktı, sokaklara çıkamayanlar rahatsızlıklarını göstermek için tencere tavalara vurdular.
Bağımsız medya ve topluluk radyoları neler olduğunu anlatırken Canal 13, Mega, Chilevisión, TVN ve iktidar sahiplerinin ellerindeki diğer kanallar sadece yakılanlar, yağmalamalardan ya da halkı korkutmak için olası sonuçlardan bahsediyordu. İnsanlar doğaçlama olarak “Televizyonu Kapat” diye bir kampanya başlattı ve böylelikle izleyicilere gerçek seslerini ulaştırmaya çalıştılar.
Saatler akşama yaklaşırken rejim, sokağa çıkma yasağı için belirlenen saatleri uzatmaya ve askerin kontrolündeki bölgelere yenilerini eklemeye başladı. Bu durum sokağa çıkma yasağından sonra dışarıda bulunabilmek için karakollardan almak gereken, fakat Piñera’nın açık emirleri uyarınca kimseye verilmeyecek olan, bazı uydurma belgelere sahip olmadan sokaklarda olan binlerce insan için şaşırtıcı oldu.
Protestocular örgütlü bir şekilde meydanlarda ve mahallelerde kalmaya devam ederken topluluk radyoları kısıtlanmış yayınları üzerinden Pinochet’nin askeri diktatörlüğü tarafından öldürülmüş olan Şili’li müzisyen Victor Jara’nın “El Derecho de Vivir en Paz” (Barış İçinde Yaşama Hakkı) şarkısını çalıyorlardı. Diktatörlükten 30 yıl sonra ve o karanlık zamanların temsilcileriyle aynı olan bir hükümet ile, Chadwick, Iturriaga ve tüm o hainler binlerce kişi tarafından dile getirilen Victor Jara’yı tekrar dinliyorlardı ve yeniden askerlerle birlikte sokaktaydılar. Tam o sırada uluslararası bir kanala yorum yapan kapüşonlu bir genç boş yere “döngüyü kırıyoruz” demiyordu.
Yine de Pazartesi günü sadece neşeli bir gün olmadı. Saat 22:30’da Ulusal İnsan Hakları Enstitüsü, 17 Ekim’den bu yana ziyaret ettikleri toplam 49 polis karakolu ve 18 hastaneden gelen aşağıdaki rakamları bildirmiş ve bu yerlerden elde edilen verilerin minimum oranlar olduğunu ve çoğu yerde polis ve askeri kuvvetlerin bilgiye erişimi engellediğini belirtmiştir: 883’ü farklı bölgelerde ve 587’si başkentte olmak üzere 1420 kişi gözaltına alındı, 84 kişi ise ateşli silahlarla yaralandı. Bunlar resmi rakamlar, bağımsız medya raporları ise bu miktarın daha da yüksek olduğuna dikkat çekiyor.
Ezilen insanlar, plastik mermi ile gözünü kaybedenler, kurşunla vurulmuş insanlar ve birkaç metre uzağında polis varken sokakta bağlanmış olarak bulunmuş bir kadın da dahil pek çok şey, ülke çapında, savaş malzemeleri ile donatılmış 10500 devlet görevlisinin eseri. Piñera’nın konuşmasında terörist olarak itham ettiği tencereye kaşık ve kepçeyle vuranlara karşı silahlı bir savaş.
Maule bölgesinde José Miguel Uribe Antipani protestocuların gözü önünde göğsünden vurularak öldürüldü, polis durumun araştırıldığını fakat “içinde yaşadığımız süreçte” bunlarla karşılaşılabileceğini söylüyor. Bu 22 yaşındaki Manuel Alejandro Rebolledo Navarrete’nin de hayatını kaybetmesine neden olan bir süreçti: askerler tarafından öldürüldü, görgü tanıklarının ve kameraların karşısında onu bir bacağından vurdular, hala koşmaya devam ettiği gördüklerinde askeri kamyon ile üzerinden geçtiler ve kafatasını kırdılar. Bütün bunlar Talcahuano’nun Libertad bölgesinde meydana geldi. Ailesi, Las Higueras hastanesinden öldüğünü teyit etti.
Zulüm devam ederken muhalif liderlerin evlerinden polis ve askerler tarafından zorla alındığına dair haberler ve polisin bankaları yaktığı ve askerle beraber süpermarket yağmalamasını teşvik ettiğine dair görüntülü kanıtlar var. Süpermarket zinciri Wallmart, hiç bir askerin ticari alanlarına girmesine izin vermediğini açıkladı: ilk bakışta şiddetin çoğunun aynı hükümet tarafından sokaktaki askeri gücü meşrulaştırmak için yönetildiği ortaya çıkıyor. Onlar halka kurşunlar ve boş açıklamalar sunuyorlar, tıpkı polisin güpegündüz protestoculara karşı kokain çektiğini gösteren videolar üzerine sorulduğunda zabıtaların verdiği cevap gibi: nefes kanallarını açmak için kullanılan mentollü bir merhem, mentholatum kokluyorlardı. Maskeler düştü, Şili uyandı.
Dünyanın farklı yerlerinde de Şili halkı ile dayanışma gösterildi, ki bu da hükümetin demokratik imajını kaybettiğinin bir kanıtı. Baskının sona ermesi ve halkın taleplerine cevap verilmesi amacıyla baskı oluşturmak için Şili büyük elçiliklerinin ve konsolosluklarının önüne çağrılar örgütleniyor. Halkın taleplerini yansıtan ve Pinochet’nin 1989 Anayasası’nın mirasını ortadan kaldıran yeni bir Anayasa yürürlüğe girmeden demokrasi gerçekleşemez.
Bu yayının amacı Şili halkıyla dayanışmaya ve dikkatle izlemeye çağırmak, çocuklar, gençler ve yaşlılar da kitlesel gruplar oluşturarak sokağa çıkma yasağı dayatmasını sorguluyorlar, meydanlarda ve mahallelerde bir araya gelerek tencereleriyle seslerini çıkarıyorlar. Umutsuzluğun olduğu yerde isyan olacaktır ve öyle görünüyor ki Şili neoliberal deneyi artık bir patlama noktasına ulaştı.
Aşağıda resmi kanallarca dayatılan medya ablukasını aşarak bilgiyi yaygınlaştırmaya çalışan bağımsız kanalların listesi bulunuyor:
Radio Universidad de Chile
Radio Valentín Letelier
Radio Humedales
Radio Placeres
La Radioneta
Radio Manque
Radio Villa Francia
Radio 19 de Abril
Prensa Opal
Piensa Prensa
Rara Señal Valparaíso
Radio Kurrf
Radio Latue
Bunların bağlantılarını internetten bulabilirsiniz. Resmi yayınları yalan söylüyor ve Şili’de olanları saklıyorlar, bunların suç ortağı olma.
Kaynak: https://rmr.fm/informes-especiales/revueltas-en-chile-reporte-de-medios-libres/
Çeviri: Yeryüzü Postası
Bir yanıt yazın