uzun yıllar kürt hareketi içinde, belediye başkanlığı da dahil olmak üzere siyaset yapmış bir arkadaşım, 7 haziran seçimlerinden önce, “barajı aşmak için yüzde 12-13 gibi bir oran tutturmamız gerekiyor,” demişti. aklımızda 2014 yerel seçimlerinde, oyları korumak için torbalarla uyuyan insanlar vardı. daha sonra sandıktan yüzde 13 çıkartmanın bile yeterli olmadığını gördük.
referandum konusunda, yukarıda aktardığım sebeplerden bağımsız olarak, “hayır” cephesindeki iyimserliği paylaşamıyorum, umarım yanılırım. ama bugün siyasal arenada belirmeye başlayan bazı olgular, sonuçtan bağımsız olarak referandum sonrasında kesinleşecek.
akp’nin diğer partilere yönelik baskı ve müdahalesinin çeşitli sonuçları oldu. bunlar içinde en bariz olan şu; mhp’nin bundan sonra tek bir parti ya da siyasal akım olarak bir arada durması mümkün değil. bu parti uzun zamandır, 12 eylül öncesi gördüğü işlevi bbp’ye devretmişti ve merkez değilse bile merkeze yakın bir sağ partiye evriliyordu. ancak son süreçte devlet bahçeli’nin akp çizgisine biat etmesi partiyi açıkça dağıtıyor. çünkü bir parti sadece bir örgüt değil, aynı zamanda bir siyasal çizgi demek ve mhp merkezinin artık akp’den bağımsız bir çizgisi yok.
ancak bu müdahalenin saçıp dağıttığı mhp oylarının ve kadrolarının, kılıçdaroğlu’nun beklediği ya da umduğu gibi, chp’ye kayması ihtimalinin olmadığı da ortada. ama kemal kılıçdaroğlu’nun, özellikle 15 temmuz sonrası süreçte yenikapı’da yer almasıyla taçlanan siyasi hattının, bir türlü ana muhalefet lideri olamamasının, hatta muhalefet bile edememesinin küstürdüğü bir chp’li topluluğu da var. bunların bir kısmı, kürtler ve kürt meselesi konusunda chp’nin merkezi hattına yakın ve bu yüzden hdp de onlar için bir alternatif olamıyor. ama özellikle referandum’dan “evet” sonucu çıkması halinde bu rahatsızlığın boyutunun büyüyeceğine şüphe yok bence.
akp’ye gelince; cemaatten olanların tasfiyesi, tasfiye edilemeyenlerin paralize edilmiş olması dış politika alanında iktidarın konvansiyonel tc siyasetiyle bağını kopardı. “karşı-devrimin kendi çocuklarını yemesi” sürecinde, 1980 sonrası, islamcı türkiye siyasetinin oluşmasında etkili olmuş çoğu şahsiyet akp’den ve erdoğan’ın çevresinden uzaklaştı. akp’nin orta kademelerinde bir kan değişimi ve tabanında epeyce küskün var. sağ partiler, seçmenlerinin apolitikliğinden beslenir, seçmenle kadrolar arasında organik bağlar sınırlıdır. o yüzden orta kademedeki kırgınlık, rahatsızlık kolay kolay seçmene yansımaz, akp için de böyle olacağını düşünüyorum ama referandum sonrası iktidar partisinin aynı olmayacağı ortada.
hdp’yi bu gazetenin okuruna anlatmak bana düşmez ancak gördüğü bütün baskıya rağmen, meclisteki tek gerçek muhalefet partisi olarak önemli bir rol üstlenmesi gerekiyor.
eskisi gibi politika yapmanın mümkün olmadığı bir evreye giriyoruz. türkiye’nin anaakım siyaseti bir altüst oluştan geçiyor, geçecek. bu değişim yaşanırken -chp’nin, özellikle merkezini dışında tutarak söylüyorum- solun hiç değişmeden yoluna devam edebileceğini düşünmek mümkün mü? çünkü bu siyasal kriz aynı zamanda imkânlar da sunuyor.
bu dönemde burjuva ve erkek egemen siyasetten kopmanın belirleyici olacağını düşünüyorum. burada kastım, birçok metinde zaten bulunan söylemsel bir kopuş değil. biraz yukarıda sağ partilerin seçmenin apolitikliğinden beslendiğine işaret etmeye çalıştım. egemen siyaset, politikleşmiş, toplum üzerine düşünen insanlara değil, taraftarlara ihtiyaç duyar. çünkü emekçilere burjuvazinin, kadınlara erkeklerin siyasetini benimsetmek yani onları kendi aleyhlerine tutum almasını sağlamak ancak bu şekilde mümkün olur. nitekim reklam tekniklerine dayanan kampanyalar egemen politikada tercih ediliyor. bu siyasetten kopmanın birinci aracı insanların politize edilmesiyle olur. politize olmaktan kastım herhangi bir grubun taraftarı olmak değil, insanı, sistemle uzlaşma konusunda rahatsız edecek bir bilinç durumuna ulaşmak. bence bugün “hayır”ın birliği çok önemli ve ama eğer “hayır”ı örerken referandum sonrasına bir hazırlık yapacaksak bu, kendi varlığımızı/örgütümüzü belirginleştirmek değil, taraftar edinmeye yönelik politika yapma araçlarımızı, bilinç değiştirmeye yarayacak araçlarla değiştirmek olabilir.
Kaynak: Özgürlükçü Demokrasi
Bir yanıt yazın