Anarşist Tutsak Nikos Romanos: Mahkumiyetimiz Anarşist Kimliğin Mahkum Edilmesidir

2013 yılından bu yana tutuklu bulunan anarşist tutsak Nikos Romanos, 6 Aralık 2008’de Atina’nın Exarcheia bölgesinde polis tarafından katledilen Alexandros Grigoropoulos’un (Alexis) yanında olan kişi ve en yakın arkadaşıydı. Arkadaşı katledildiğinde 15 yaşında olan Romanos 2013 yılında polis tarafından işkenceyle gözaltına alındı ve sonrasında tutuklandı. 2014 yılında hapishanedeyken, eğitim hakkının verilmesi için başlattığı açlık grevi eylemi 31. gününde, dışarıda yapılan militan ve kitlesel dayanışma eylemlerinin de etkisiyle zaferle sonuçlandı. 24 Mart 2018’de ise terörle mücadele yasası 187A kapsamında aralarında Nikos Romanos’un da bulunduğu 6 anarşist onlarca yılı bulan hapis cezasına mahkum edildi. Romanos’un kararın ardından hapishaneden gönderdiği mektubu yayınlıyoruz.  

Ceza davalarımız dün, olağan ceza yargılaması yapan resmi bir mahkemede rutin bir durum sayılacak unsurlar ve suçlamalarla, devletin bizleri, “bireysel teröristler” olarak onlarca yıl hapis cezasına mahkum etmesiyle sonuçlandı.

Dünkü mahkemenin kararı, anarşist harekete karşı cezalandırma baskısı üzerinden gelişen yeni düzlem ve politik davalar bağlamında bir haritaya işaret etmektedir

Devletin yasal silahına, anarşist politik kimliğin kriminalize edilmesinden başka bir anlam taşımayan “bireysel terörizm” aracına, savaşçıları terörler mücadele yasasına (187A) dayanarak mahkum etmek için yeterli delil olarak başvurdular. Eğer bir yoldaş bir örgüte üye olmak suçundan kesin biçimde beraat etse bile, bizde olduğu gibi, onun politik kimliği 187A’dan mahkum olması için kullanılabilir, savcı Apostolaki’nin ağzından pek çok defa söylendiği gibi; “onlar anarşistlerdir bu yüzden eylemleri teröristtir”,“ onların görüşlerini değiştirmemişler, böylece eylemleri farklı şekilde karakterize edilebilir ”. Aynı zamanda, 187A’yı genişletecek yeni bir alan oluşturuldu, böylece sivil meşruluk sınırlarının ötesine geçen bir anarşist eylem, “bireysel terörizm” olarak tanımlanarak, alınan ceza arttırılacak ve hapishanede kalınacak süre uzatılacak.

Benim yaşadığım bunun tipik bir örneği; Velvento, Kozani’deki kamulaştırmayla ilgili 187A’nın koşulları olmamasına rağmen 11 yıl hapse mahkum edildim, bir kaç fişek  ve üç kundaklamayla ilgili 18 yıl hapis cezasına çarptırıldım, hukuk fakültesi 1. sınıf öğrencisi bile bu eylemlerin bir bankanın kamulaştırılmasından daha büyük bir suç niteliği taşımadığını bilir. Yani başka koşullarda hapishaneden bırakılmam gerekirken, hapishaneye girmemin, onlarca yılın üzerime yüklenmesinin nedeni ilk defa anarşist mahpuslara uygulanan bireysel terörizmin baskıcı uygulamalarıdır.

Tabii ki bu durum, tarafsız bir çıkarsama ya da gerçekliğin mağduriyet üretilerek yapılan bir sunumu değildir. Anarşistlerin, anarşist hareketin gerilediği dönemlerinde bile sistem için gerçek bir tehdit oluşturduğunun en iyi kanıtıdır. Çünkü aslında, dünkü mahkumiyetimiz anarşist kimliğin mahkum edilmesinden başka bir şey değildi. Bu kararlar, eylemlerimiz ve seçimlerimizle ilgili burjuvazinin mahkemelerinde yaptığımız siyasi savunmanın mahkum edilmesidir, Temyiz Mahkemesi’nin ve Askeri Mahkeme’nin koridorlarında olduğu gibi, savcılar karşısında da günah çıkarmak için eğilmememizin veya diz çökmememizin, tersine karşılarında başlarımız dik ayakta durmamızın mahkum edilmesidir.

Aslında, dün verilen mahkumiyetle gösterilmek istenen, devlet terörünün anarşist hareket çizgisinde yıkıcı bir savaş verenlere güçlü bir mesajıydı. Radikal teşebbüslerin ortasına korku zehri bırakılması, mücadele etmenin işe yaramadığına dair şüphe uyandırılması, yeni yoldaşların aydınlanmasının ve metropollerde dayanışma alevlerinin yayılmasının engellenmesi, cezalandırma baskısı ve polisin ve yargı sisteminin elindeki bilenmiş bir bıçaktan başka bir şey olmayan 187A’nın uygulanması temelinde anarşist mücadelenin izin verilebilir ve izin verilemez olarak bölünmesi, sisteme saldırmak için herhangi bir girişimde bulunduğunuzda nelere maruz kalacağınızı size hatırlatmak için orada olacak olan düzeltici kolonilerin hayvanat bahçesinde esirler yaratılması girişimiydi. Öte yandan, mahkumiyet kararına kadar medyada konuyla ilgili tam bir sessizlik yaşanması, karar verilir verilmez bunun devletin politik muhaliflerine karşı intikamını aldığının hatırlatıldığı hikayelerle birlikte haberlerin konusu olması rastlantı değil.

Devletin ve cezalandırma mekanizmalarının, onun sahip olduğu mutlak güce itiraz edenlere karşı en intikamcı tavrını sergilediği tümüyle bir gerçekliktir. Hakikatin dilini konuşmak isteriz, kalbimiz yandığı da bir gerçek. Sahip olduğumuz ve olabileceğimiz tek gençlik günlerimizin hapishanelerde harcanacak olması kalbimizi yakıyor, kalbimiz acımasız bir psikolojik savaşı deneyimleyen ve seçmedikleri bir savaşta ağır bir yıkıntı yaşayan akrabalarımız için yanıyor, hapishanelerde beraber büyüyen arkadaşlarımız ve yoldaşlarımız için yanıyor, mahkemeyi kederli adımlarla terk eden insanlarımız için yanıyor, öfkeyle boğularak ağlayacak gibi olanlar için yanıyor. Fakat aynı zamanda bu acının asla ilgisizlik ve bencillikten kaynaklanan bir hayat acısı ile karşılaştırılamayacağı da bir gerçekliktir. Devletin ve sermayenin suçlarına karşı duranlar için bu asla gerçekçi bir seçim olmadı.

Devletin ve kapitalizmin, hapishanelerinde, psikiyatri hastanelerinde, toplama kampları ve mülteci kamplarında, kara ve deniz sınırlarında, uygar batının atölyelerinde ve çok uluslu tekellerin çocukların cesetleri üzerine temellenen üretkenliklerini arttırmak için Üçüncü Dünya ülkelerinde kurduğu ölümhanelerinde [deathshops] cömertçe dağıttığı acının üstesinden, bakışlarımızı başka yöne çevirerek, gözlerimizi kapatarak, sistemin bize izin verdiği sınırlarda zararsız protestolar yaparak gelinemez.

Kendini özgürlük davası için mücadeleye adamış bir kişi tarafından hissedilen acı, devlete ve onun hizmetkarlarına karşı itaatsizliğin ve isyanın ruhunu besler. Onlar, radikal teoriler üretenler, yıkıcı olayların tarihsel oluşumunda bir suç ortağı haline gelenlerdir. [Onların] eylemleriyle ortak hedefe katkıda bulunan, kendi taşlarını ekleyerek devrimci tarihin gelişimine katkıda bulunan yoldaşların geçmişteki tarihsel deneyimlerini inceleyen bir kitapta kendilerini bulduklarında hissettikleri karınlarının sıkıştığıdır.

Diğer yanda, uzlaşma ve ilgisizlik içinde boğulmuş bir hayatın acısı, varoluşsal bir acı vardır. Emirlere uymayı öğrenmiş, güçlü olanın önünde disipline edilmiş, onlara dokunmadığı sürece baskı ve sömürüye karşı umarsızlaşmış olan yeni bir hayatın acısı, psikolojik olarak zarar görmüş, üretilen toplumsal standartlara göre homojenleşmiş, bireyselleşmiş olmanın acısı, araba kiralamalar, yeni ev eşyası alabilme, ucuz eğlence ile üzeri örtülmüş ve şimdi OAED (işsizlik servisi) kuyruklarına, kilise öğünlerine, bu durumu tolere edebilme ve bunu ortadan kaldırmak için örgütlü bir direniş içerisinde olmama tercihine sıkıştırılmış olan kapitalist refah dönemine varoluşsal olarak çekilmiş olmanın acısı.

Bu nedenle, zamanı kaç kez geri döndürürsek döndürelim, yüreklerimiz, anarşist mücadelenin vahşi ve özel güzelliğinde, iktidarın bütün biçimlerine karşı çatışmanın yollarında, uygar dünyanın katiller sınıfının isyancı köleler, köle olmayı reddedenler, içlerinde özgürlük ateşi taşıyan savaşçılar tarafından rahatsız edildiği tüm anlarda yürümeyi seçecektir.

Anarşist olanlar onurludur ve Ganiatsos, Apostolakis, Mouzakis gibi bizi ortadan kaldırmak için çıldıran, saygın ve küçük insanlar,  yeni yasal terminolojiler icat edebilir, yeni iddianameler yazabilir, ceza yasasının kendisini, önlerinde durana karşı öfkelerinden yırtabilirler.

Anarşist hareket, kanını döktü ve uzun tarihinde, azim ve sebatle, durmadan onun ortadan kaldırılması için uğraşanlara cevap vermenin yollarını arayacağını kanıtladı. Yargı darbesinin sorumluluğu, her birine ayrı ayrı görevler verilmiş olan birçok kişiye aittir. Terörle mücadele yasaları ile ilgisi olan ve siyasi çıkarları olabileceği durumlara karşı seçici bir duyarlılık gösteren SYRIZA hükümetinin siyasi sorumluluklarından, ağızlarını bile açmayan “hareketin içinden” olanlara veya “hak” arama meseleleriyle politik gündemi değiştirmek için ayağa kalkanlardan, anti-terör birimleri ve suçlamaları oluşturan ve yasal olarak ortadan kaldırılmamız için iddianameler hazırlayan müfettişlere bu darbeyle bağlantılı olan isimlere…

İktidar ilişkisi, kendi iç çelişkilerinden bağımsız olarak, “iç” düşmanla uğraşırken ve her anlamıyla onunla savaşırken ortak bir eylem alanı bulur.

Kesin olan bir şey varsa, bu özel yargı darbesi unutulmayacak, terörle mücadele politikaları, mevcut terör davaları ve siyasi tutuklulara karşı istisna rejimi ile mücadele için bir sıçrama tahtası olacak. Ganiatsos, Mouzakis, Apostolakis ve geri kalan isimler, anarşi ve özgürlük için sadakatle mücadele edenlerin hafızasına kazınacak ve hareketin ayakları o tabureleri üzerinde oturanların altından çekecekler, onları üzerinde durdukları kibir ve intikam kaidesinden düşürecek, itibarsızlaşmalarını ve damgalanmalarını sağlayacaklar. Bu insanların ibadet ettikleri kana bulanmış tanrının sahte idolü de düştükleri yerde onları bekliyor olacak.

Sonuç olarak, devletin ve atanmış hizmetkarların mahkumiyetlerinin ne bize boyun eğdirmeyi ne de bizi terörize etmeyi başaramadığını rahatlıkla söyleyebiliriz, ne bizi ne de ortak amacımız için savaşan yoldaşları. Kalbimizdeki anarşi, bu gezegenin her santimini kaplayan tüm bu teknokratik çirkinliği yaratan bu yaşlı dünyanın son kalıntılarını yakana kadar yanmaya devam edecektir. Özgür ve tutsak yoldaşların, direnişimizin eylemlerinin her yere yayılmasından duydukları memnuniyetle gülümseyecekleri o güzel güne kadar direniş devam ediyor ve yaşamlarımıza karşı küçük ve büyük tüm darbelerin mimarlarına karşı devam edecek.

Her biri kendi yollarıyla yanımızda duran tüm yoldaşlara güç ve dayanışma.

Anarşi kazanacak…

Her şey devam eder!

Korydallos Hapishanesi- 27/3/2018 (31/03/2018’de teslim alındı)
Nikos Romanos

Kaynak: Enough is Enough, Orjinal Metin Athens Indymedia

Çeviri: Yeryüzü Postası


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir