Anarşist Hareketin Marxist Dostu: Joseph Dietzgen – Ibrahim Q. (Servet Düşmanı)

yazar:

kategori:

Servet Düşmanı internet sitesinde Şubat 2012 tarihinde yayınlanmıştır.

Dietzgen anarşist ve Marxist hareketin sınırlarında teorisini geliştirmiş ve ilkelerinden hiç taviz vermemiş bir devrimciydi. Anarşist devrimcilerlerle sekterlikten uzak bir yoldaşlık kurmuş ama aynı zamanda Marxist harekete de çok temel ve etkileri sosyal demokrasiden komünizmin kopuşuna katkı sunan temel teorik katkilar sunmuştu. Dietzgen’in Marxistler açısından 19. Yüzyıl sonu ve 20. Yüzyıl başında taşıdığı önemin bugün unutturulmuş olması, öyle büyük bir gedik oluşturuyor ki o gedikten nice leninizmler ve post-modernizmler geçebiliyor.

Peki adı hiç duyulmamış ya da kuru sözlük entryleriyle geciştirilen bu şahıs kimdir? Bu yazı dizisinde konuya bir giriş niteliğinde olsa da bunu ele almaya çalışacağız. İlk yazıda Dietzgen’in kendi hayatına, onun döneminin devrimci hareketiyle ve anarşistlerle ilişkisine bakacağız. İkinci bolumde felsefesinin temel taşlarını sunmaya ve özgün yanını ortaya koymaya, nihayet son bölümde ise düşüncesinin sosyal demokrasiden kopan Bolşevikler ve Tribunistler gibi sol kanat eğilimler üzerindeki etkisini ele almaya çalışacağız.

Dietzgen – diyalektik ustası bir tabakhane emekçisi

Dietzgen kuşaklar boyu deri ustası olan bir ailenin oğlu olarak 1828’de Köln’de doğdu. 15 yaşında ekmeğini kendi elleriyle kazanmaya başladı. Ta ki 1848 devrimi onu hayatının rutininden koparana kadar. İsçi sınıfının mücadelesi onu kendisine çekti ve “huzursuzluk vaizliği” zanaatına yönlendirdi. Devrimin yenilgisinin ardından, sonradan geri dönmek üzere bir kaç yıl kalacağı Amerika’ya kaçtı. Aslında 1880’lere kadar nerede geçimini sağlayacaksa oraya gitti Dietzgen: kah Rusya’ya kah Almanya’ya kah Amerika’ya.

Dietzgen de Marx ve Engels ile benzer bir düşünsel kaynaktan etkilenmişti. Özellikle Feurbach felsefesi onu çok etkiledi. Marx ve Engels’in çalısmalarından habersiz olarak Dietzgen, diyalektik materyalizm kavramini onlarla ayni zamanda geliştirdi.

Sosyalist harekette Dietzgen’in ismi ilk kez 1860’larda duyuldu. Bu dönemden itibaren Alman Sosyal Demokrasi’sinin merkezi yayınlarında sürekli yazdı. Dietzgen’in düşüncesinin temellerini bir sonraki yazıda tartışacağız. Ama onun gerek Marx ve Engels gerekse de Sosyal Demokrat hareket uzerinde bıraktığı derin etkiyi vurgulamak önemlidir. 1. Enternasyonal’in 1868 kongresinde, Marx Dietzgen’i “proletaryanın filozofu” diye tanıtmiş, Kapital’de Dietzgen’in düşüncelerine referans vermiştir.

Fakat Dietzgen sosyal demokrat hareket icerisinde esas olarak politik bir figür olarak ünlenmedi. Onun politik strateji uzerindeki etkisi ise ölümünden sonraki tartışmalarda ortaya çıktı. Bunları ilerleyen bölümlerde tartışmaya çalışacağız. Dietzgen’in yaşarken hareket içerisinde sahip olduğu saygınlık ve özellikle felsefesinin önemi daha ön planda oldu.

Dietzgen ve Anarşist Komünistler

1880li yıllarda hızla gelişen kapitalizmin damgasını vurduğu iki ülke öne çıkmaktaydı: ABD ve Almanya. Bu gelişimin sonucunda iki ülkede de işçi hareketi hızla gelişti – fakat bu gelişim kendisini iki farklilaşan hat uzerinde ortaya koydu. Almanya’da güçlenen emekçi hareketi, Sosyal Demokrasiyi Marxist hareketin teorik ve örgütsel öncüsü konumuna getirdi. 1 Milyondan fazla üyesiyle Alman devrimci sosyalizminin partisi 2. Enternasyonalin tartısmaşız lideri konumundaydı, ABD ise milyonlarca Alman göçmen işçinin öncülüğünde anarşist-sendikalizm pratiğinin önemli merkezlerinden birine dönüşüyordu. Kapitalizmin Doğu Avrupa’ya dogru yayılan ayağında işçiler nasıl marxizmi izliyor idiyse Amerika’da da yine aynı Doğu Avrupalı göçmenler gittikçe sertleşen ve derinleşen uzlasmaz bir sınıf mücadelesine girişmişti. Ağır ve çalışma koşullarının ve yasal düzenlemelerin yokluğunun damgasını vurduğu bu “özgür kapitalizmin bu cennetini”, günbegün güçlenen yasa dışı işçi grevleri ve patronların kan dökmekten çekinmeyen paramiliter kuvvetlerinin şiddeti ve karşılıklı çatışması sarsıyordu.

Bu sert sınıf çatışması ortamında anarko-sendikalizm filiz verdi ve gelişti. Ormanlarda silah talimi yapan ve doğrudan eylemi benimseyen göçmen işçiler, sistemi kökünden devirecek anlık bir genel grev fikrine gittikçe yaklaştılar. İşte eşini kaybetmiş ve anti-sosyalist yasalarla sürekli taciz edilmekten bunalmış Dietzgen tam bu dönemde, 1884’te Amerika’ya son kez göç etti ve ilk olarak New York’a yerleşti.

Amerika’daki sosyal demokrat dergilerin editörlüğünü üstlendi ve hareketin doğal düşünsel önderi konumuna hızla yükseldi. Ama buradaki sosyal demokrat hareketin pasifliği ve dahası Almanya’ya kıyasla siyasi başarısızlığı onu hızla hayal kırıklığına uğratmış olacak ki, o militan sınıf mücadelesinin o dönemki kalbi Şikago’ya göç etti. Burada ilk başta Dietzgen anarşistlerle sert polemiklere giristi.

Ne var ki, bugun 1 Mayıs olarak kutladığımız güne kaynaklık eden olay, yani Haymarket’te anarşist komünistlerin düzenlemiş olduğu eylem ve bunun sonuçları, Dietzgen’i resmi sosyal demokrasiden kopma noktasına kadar getirecekti. 1886’da Şikago Haymarket olaylarının ardından, şehirdeki anarşistlerin en tanınmışları hapse atıldılar. Bir çok anarşist dergi ve gazete de bu durumda faaliyetini sürdüremez hale geldi. Dietzgen anarşist yayınların faaliyetlerini surdurebilmesi icin onların önerisiyle Şikago’daki anarşistlerin gazetesi “İşçi Gazetesi”nin editörlüğünü üstlendi. Böylelikle 8 anarşistin idamına karşı sıkı bir propaganda faaliyetinde anarşistler ile omuz omuza mücadeleye başladı.

Bu cesur hamlesi sadece düşmanlarının değil; dostlarının da öfkesini kendisine çekti. Haymarket ayaklanmasını sahiplenmek istemeyen o dönemin Amerikan sosyal demokrat partisi SIP (Sosyalist İşçi Partisi) merkez komitesi önce onu sert bir şekilde eleştirdi. Sonrasında komite onu anarşist komünistlerin gazetesinin editörlüğünden koparmaya uğraştı. Bunu başaramayınca, daha üst bir otoriteye, Engels’e onu şikayet ettiler ve Dietzgen’i caydırmasını istediler. Ne var ki, Engels’in şaşkınlık ve öfke dolu telkinleri de işe yaramayacaktı. Çünkü Dietzgen açısından anarşist-komünistlerle gösterdiği dayanışmanın temelinde yersiz bir sempati yoktu. Dietzgen’e gore anarşi, komünizme geçişte kaçınılmaz bir aşamaydı ve ancak anarşistler ile komünistlerin en iyi unsurları birleşerek işçi sınıfının mücadelesini zafere ulaştırabilirdi.

Dietzgen Engels’e verdigi yanıt bu açıdan şok ediciydi. Dietzgen sadece anarşist komünizmin teorik bir savunusunu geliştirmekle kalmadı Engels’e; sosyal demokrasinin gittikçe ürkekleşen ve reformistleşen çizgisi karşısında kendisinin artık anarşist olduğunu söyledi. Marx’ın proletaryanın filozofu, tarihsel materyalist teorinin örnek uygulayacısı bir işçi diye yücelttiği bir devrimcinin bu tavrı o dönemde skandal bir durumdur. Ama biz bunun biraz daha derinine inmeye çalışalım. Dietzgen neden anarşist-komünistleri bu derece savunmuştu? Şöyle diyordu Dietzgen:

“Amerikan Sosyalist Isci Partisinin tutumu karşısında… kendimi anarşist olarak tanımladım… Ama bunu yaparken kavramı daha esnek bir şekilde tanımlıyorum. Bana göre –ve bu noktada en iyi yoldaşlarda benim gibi düşünmekteler- yeni topluma ciddi sorunlar olmadan erişemeyeceğiz. Hatta öyle düşünüyorum ki, bu süreci büyük bir karmaşa olmadan, ‘anarsi’ olmadan atlatamayacağız. Dolayısıyla ‘anarşi’nin geçiş sürecinde bir aşama olduğunu düşünüyorum. Tutucu ve sabit fikirli bazı anarşistler anarşizmin toplumun son aşaması olduğunu düşünüyorlar. Bu tür anarşistler kendilerinin en radikal olduklarını düşünmenin ötesine geçmiyorlar. Fakat bizler anarşinin ötesinde bir komünist düzen için çalışan gerçek radikalleriz. Son hedef anarsist düzensizlik değil sosyalist düzendir. Eger Şikagolu (anarşist) yoldaşlar şehirdeki durumdan faydalanmak istiyorlarsa ben onlara önemli ölçüde katkı sunabilirim. Anarşistlerin en iyi unsurlarıyla dünyanın en iyi sosyalistlerinin bir araya gelip, tek bir aktif cephe kurması durumunda Stiebeling, Fabian, Vogt, Viereck gibi (reformist-revizyonist) tipler dağılıp, sürünerek kaçmaya çalışacaktır. Bu nedenle bence anarşist, sosyalist, komünist terimleri öyle bir birbiri içine geçmeli ki hiç bir cahil bunları birbirinden ayıramamalı. Dil, diyalektiğin bir aracı olduğundan, sadece şeyleri birbirinden ayırmak icin değil; aynı zamanda birleştirmek için de hizmet eder. Dile anlam veren kelimeler ve zeka bize şeylerin bir resmini vermekten başka bir şey yapmazlar. Bu yüzden de insan amacına ulaştığı ölçüde bunları özgürce kullanabilir.”

***

Dietzgen zamanında çok öngörülü bir şekilde devrimci hareketteki anlamların kesin sınırları olmadığının altını çizmişti. Marxist hareketin o dönem içine duştüğü ciddi krizin aşılması için önerilen çesitli taktikleri ilke düzeyinde dogmatikleştirmeye karşı çıkmıştı. Örneğin parlamentarizm ve reform için verilen mücadelelere 1890a kadar uzun zaman boyunca çaba harcamış olan sosyal-demokrasi içerisinde, bu gibi taktikleri ilke düzeyine yükseltmeyi ve hatta kapitalizmin geçici ve çelişkili bir toplumsal sistem olduğunu reddeden parlamentarist akımlar türemişti. İste Dietzgenin anarşistlerle ortaklığı ile onun felsefesini birleştiren tam da bu noktadir. Felsefe de zorunluluk ve özgür irade arasinda çizilen mutlak ayrımın ötesine geçen Dietzgen, siyasi alanda da anarşizm ile sosyalizm arasında 19. Yüzyılın başında, taktiksel ve teorik kimi ayrımlardan doğmuş farkların artık geçersizleşmiş olabileceğini de göstermişti.

Biz de bu yazı dizisinin ikinci ve üçüncü bölümlerinde bu ikili sürece – felsefi ve siyasi – Dietzgen’in katkısıni incelemeye çalışacağız. İkinci bölümde 2. Enternasyonal içerisinde yürüyen teorik tartısmaların anlamını ve Dietzgen’in devrimci sol kanada verdiği katkıyı, üçüncü bölümde ise 2. enternasyonalden kopan Bolşevikler ya da Hollandalı Tribünistler (Pannekoek, Gorter, Roland-Hurst) gibi sol kanatların siyasi çizgilerinde bu tartışmanın etkisine bakacağız.

(1) Bir açıdan 1917’de Bolşeviklerin anarşistlerle dayanışması bunun somutlastığı bir örnektir. Yine 1930’ların karanlık günlerinde enternasyonalist anarşistlerle enternasyonalist komünistlerin gerek Rus emperyalizmine, gerekse yükselen faşizme karşı gösterdikleri ortak karşı duruş ve dayanışma aynı çizginin bir ifadesidir.


Yorumlar

“Anarşist Hareketin Marxist Dostu: Joseph Dietzgen – Ibrahim Q. (Servet Düşmanı)” için bir yanıt

  1. […] Anarşist Hareketin Marxist Dostu: Joseph Dietzgen – Ibrahim Q. (Servet Düşmanı) […]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir