Anasayfa / Arşiv / İşçicilik – Wildcat (Kara Kızıl Notlar)

İşçicilik – Wildcat (Kara Kızıl Notlar)

Kara Kızıl Notlar dergisinin Eylül 2005 tarihli 3. Sayısında yayınlanmıştır

İşçicilik kapitalist ideolojinin kendinden menkul devrimcilere özgü bir formudur. Bu ideoloji, ücretli emeğin neden olduğu sömürü ve yabancılaşmayı farkedenler arasında, ücretli emeğin kabulünü teşvik eden ve propagandasını yapan bir ideolojidir. Bu sebeple o yabancılaşmanın en yüksek biçimlerinden biridir.

İşçiye tapınma anlayışı Stalinizm ve Nazizm gibi çeşitli devlet ideolojilerinde bulunur. İşçiler ulusun, ekonominin, sermayenin yeni inşacıları olma görevlerinden dolayı onurlandırılır.

İşçicilik bütün ücretli emeği değil “üretici” emeği yüceltir. Hatta büro işçilerini ve servis endüstrisi işçilerini de küçümseyerek sadece sermayenin yeniden üretimi ile en yakında ilişkisi olanları kutsar.

İşçicilik el emeğine, “çekiç ile yapılan işe” tapar. Onun proleter imgesi kaslı yapılı erkektir. Büro ve mağaza emeğini reddederek, o seksist doğasını açık ederek kadın ücretli emekçilerin büyük bir kısmını da dışlar.

İşçicilik işçi hareketlerinin en başından beri varolmuştu. İlk işçi toplulukları Hıristiyanlıktan esinlenmiş gayretkeş bir tutumluluğu ve ağır işi yüceltmişti. Bu ahlakçı düşünceler, Hıristiyan ideolojisinin işçi sınıfı içinde kalmış bir ayağıdır.

İşçiciliğin en sağlam taraftarları başka çaresi olmadığı için el emeğini kullanan işçiler değil, fakat ahlaki bir tercih yapıp “devrimci” el emekçisi olmaya karar veren eski marjinallerdir. Onların işçiciliğe olan bu bağlılıkları, kendi sınıfsal statülerinin belirsizliğini telafi etme çabası ve farklı tercihlerde bulunmaya meraklı proleterleri kınama isteklerinin ifadesidir.

İşçicilik teoride, devrimin işçilerin kapitalizm altındaki günlük mücadelelerinin sertleşmesinden doğacağını varsayar. Devrimler tarihi her defasında bu teoriyle çelişmiştir. Fransız ve Rus devrimleri kadınların mücadeleleri ile başlamıştı. Alman ve Portekiz devrimleri askeri itaatsizlikle başlamıştı. Paris 68 devrimi ise bir öğrenci mücadelesi ile başlamıştı. İşçicilik tarihin teorisini yalanlamasını, teorisini düzelterek değil, fakat tarihi yalanlayarak çözer. Her durumda, işçi olmayanların oynadığı rol ya marjinalleştirilmiş ya da inkâr edilmiştir.

Buna karşılık gerçek devrimci teori kapitalizmin zayıflık anlarını kavramak için gerçek olayların analizine yönelir.

İşçicilere göre üretici işçiler hayati öneme sahip bir konumdadırlar, çünkü onlar emeklerini geri çekerek kapitalizmin yıkılmasını sağlayabilirler. Gerçekte üretici işçilerin merkezde oldukları fikri abartılıdır; ne de olsa üretim, birikim döngüsünün tek bir parçasıdır. Haberleşme, dağıtım ve dolaşım ile uğraşan işçiler de güçlü kozlara sahip olabilirler. Banka işçilerinin bir grevi sermaye üzerinde bir araba fabrikası işçilerinin grevinden çok daha güçlü bir etkiye sahip olabilir. Benzer bir şekilde bir kent isyanları dalgası da daha güçlü bir etki yapabilir.

Proleterya arasında mücadelesi bir ayrıcalık taşıyan önemli ve merkezi fraksiyonlar arayışı, işçicilerin sahip olduğu hiyerarşik bir perspektifi gözler önüne serer. Bu komünizmin sadece onu pratiğe dökecek ordulara ihtiyaç duyan çoktan şekillenmiş bir program olduğu düşüncesinin ardılıdır. Bu anlayış 2. Enternasyonel tarzı sosyal demokrat ya da sendikalist tarzdaki antik sosyalizmden kalmadır.

Bu tarz bir teori sınıf mücadelesini erler ve komutanlarla yürütülen bir tür (burjuva) savaşı şeklinde görür; “Devrimci” programı yapar, işçiler de onu pratiğe döker.

İşçicilik ve entellektüelizm karşıt gibi görünse de aslında aynı madalyonun iki yüzüdürler. Birbirlerini tamamlarlar. İşçicilerin genelde entellektüellere yönelik kendi eleştirileri vardır, ama bu sadece başka entellektüeller içindir yoksa işçiciler için değil. İşçilere göre işçiler, kendisini uzmanlaşmış bir düşünürden başka bir şeymiş gibi gören işçici dışındaki entellektüellerden sakınmalıdır. İşçicilik, kapitalizme içkin olan (onun ayrılmaz bir parçası olan) düşünce ve eylemin karşıtlığını ve düşüncenin fiili ayrıcalığını besler.

Devrimci özne sadece üretici işçiler değildir ve hatta bütün işçiler bile değildir. O toplumsal güçten ve toplumsal refahtan yoksun olanlar, zincirlerinden başka kaybedecek birşeyi olmayanlar yani proleteryadır. Buna ek olarak, eğer proleteryanın kendisi etkinse proleter olmayan katmanlar da devrimci durumda tam bir rol alabilir. Bu en iyi Mahnovist hareket içindeki devrimci köylülerin ve İspanya iç savaşındaki komünist komünitelerin durumunda görülebilir.

Komünist hareketin hedefi ne işçi devleti ne de proleterya diktatörlüğüdür. O kapitalizm-karşıtı mücadele yoluyla insan toplumundaki bütün sınıfların yıkımıdır.

http://www.geocities.com/CapitolHill/Lobby/3909/our80s90s/workerism.html

Adresi kontrol edin

Bir Ermeni Anarşist: Aleksander Atabekyan

Aleksander Movsesi (Moiseevich) Atabekyan 2 Şubat 1868’de Çarlık Rusyası’nın Dağlık Karabağ Bölgesinin Suşi şehrinde doğdu. …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir